21 Haziran 2017 Çarşamba

son yazıcı ve kendiliğindenlik

 

IMG_0891



Ekvador'da geri sayım başladı. Bugün sondan üç, bu gece sondan iki. #28günyoga'da  sizle 22 , 23 diye ileri saymaya devam etsem de kafamda başka bir sayaç bir yandan da geri sayıyor; sondan 7, sondan 6... 28 günümüze İstanbul'da başlamıştım, sonu eve dönüşüme denk gelecek. Evimin parkelerini, yogaya başlamadan ıslattığım bez ile sildiğim zemini, mat kullanmak zorunda olmamayı, asanalara geçtiğimde yere Banu'cuğumun hediyesi Mysore kilimimi sermeyi özledim.  Geçen hafta,  buradan eve dönecek olmak düşüncesi hüzünlendiriyordu beni ama şimdi eve dönecek olmak da burada olmak kadar heyecan verici. Benim öncü ateş burcu zihnim eline bayrağı alıp, kulaklarında sadece kendinin duyduğu askeri bir marş ile hızlı adımlarla ilerler. Tatile gittiğim gün dönüşü planlamaya başlarım, aşka düştüğüm an ayrılık acısı bir yerimde uyanıp hafiften kendini hatırlatır. Marş, marş, ileri!!! İleride ne var? Sonlar var! Zihnimin bir yerinde bir katip hep sonlar yazar. İşi o: Son yazıcı. Bir de dram meraklısı, sormayın. Benim işim ise onun her yazdığını okumamak. Elimden geldiği kadar... zaten onun sonları sevmesinin sebebi başka bir yanımın başlangıçlara tutkunluğu...yuvarlanıp gidiyor, dün hüzünlendiğim sona bugün seviniyorum. 

Burada kaldığımız otel, önünden geçen otoyol boyunca uzanan, dar ama uzun bir parsele inşa edilmiş bir bina. Girişin iki yanına iki kanat şeklinde açılan koridorlarında yanyana odalar sıralanmış. Düne kadar hep sağ kanatta kalıyordum  dün giriş yaptığımda sol kanadın sonuna doğru bir oda verdiler. Kanat değiştirince aynanın öbür yanına geçmişim gibi oldu.  Kat aynı kat, oda aynı oda ama geçen sefer sağda olan herşey solda şimdi. İlkin çok garipsedim. Işığa elime atıp da bulamamak, kapının ters yöne açılması, banyoya girince tuvaletin yeri... İnsan ne çabuk alışıyor. Ne çabuk da unutuyor sonra. 

İki günlük aradan sonra mızmızlandım biraz mata çıkana kadar ya, çıktıktan sonrası su gibi, özlediğin birine sarılmaya doyamaz gibi geçti. Isınmalardan  sonra civa çalanadan kurmastanaya kadar olan kısmı,  yavaş yavaş yaparak, kurmastanada uzun uzun kalarak üç dört defa yineledim. Kaç kere diye saymadım ama herhalde üç dört defadır. Planlamamıştım da bunu ama baktım kurmastanadan hop başa dönüveriyorum.  Omzum yüzünden üçüncü prelüde cesaret edemeyen bir ikinci sınıf öğrencisi olarak elimde pek geniş bir repertuar yok. Shadow yoga öncesi yıllarımdan, hocalık eğitimimden, Panço ve Beatrix ile geçirdiğim aylardan, bir zaman gönülden bağlı olduğum aştangadan ve yıllarca girdiğim derslerden elbette asanalar, akışlar, tecrübeler dolu aklımda ama sınıfta yaptığımız akışları bozmak, araya dışarıdan asanalar sokmak hiç gelmiyor içimden.  Çok nadir, bedenimin ihtiyaç duyduğu bir asanayı ekliyorsam da bakıyorum mucizevi bir şekilde kısa zaman içinde Defne hoca da onu öğretiyor, sınıfta çalışmamıza ekliyor.  Bu şartlar altında, kendiliğindenliğe pek açık olmayan pratiğimde bugün hissettiğim şey; bedenimin beni kurmastanadan alıp alıp civa çalanaya bırakması hali, hayli heyecan verici idi. İkinci prelüdün sonunda asana yapmak yerine uzunca bir süre padmasanada oturdum. Öyle de bitirdim.

Şehire hoşçakal demeye gittim bugün. Daha iki günüm var aslında ama baktım "son yazıcı" iş başında, ne zamandır da yüz vermiyordum kendisine, hadi gönlü olsun dedim. Sonmuş gibi baktım, doydum renklere, sokaklara. Yarın ya yakındaki bir kasabaya ya da termal havuzlara girmeye gitmeyi planlıyorum ya belli mi olur; belki kendiliğindenlik yine gelir, kedi yavrusu taşır gibi ensemden tutar da bambaşka bir yere götürür beni. Ah! Ne de güzel olur. Yogamız amin   Om 🙈

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder