23 Haziran 2017 Cuma

neden veda edecekmişim, benimle geliyorsun ya :)

IMG_1015

 

 

Dün sabah standart saatimde uyanıp yoga yapmamak için gösterdiğim standart direncim yüzünden bir saat kaybedip sonunda 8:30 gibi mata çıktım. Bugün dahil 24 gün boyunca, bazı günler daha kısık bazı günler daha şiddetli ama hep duydum direncimin sesini. Günden güne şiddeti değişse de bu çok dramatik bir değişim değil, daha çok bir dalgalanma aslında ve asıl ben ona kulak verdikçe yükseliyor sesi. Ben başka seslere kulağımı tıkayıp sırf direncimi dinledikçe coşuyor. Onu, doğası hakkında bu fikri edinecek denli izledim. Artık bu direnci tanıyorum ve ona kulak asmamam gerektiğini biliyorum. Böyle giderse, onunla kaybettiğim zaman gittikçe azalacak. Sırf bunun için bile müteşekkirim 28günyoga'ya yazdığıma.

Dün bir çok olumlu hadise aynı güne denk gelmişti biliyorsunuz; gündönümü, yoga günü, güneş merkür kavuşması, kandil... Ben sanmıştım ki dün harika bir gün olacak. Yogadan sonra kahvaltıya indim. Planım yakındaki termal havuzlara gidecek birilerini bulmak. Burada harcadığım paranın en büyük kısmını ulaşıma harcadım. Kaldığımız otelin konumu yüzünden ya araba ya da şoför kiralamak mecburiyeti var. Gidilecek en kısa mesafe için kontak 50-60 dolara dönüyor. Mesafeler kısa ama dağlara tırmanan virajlı yollar, birdenbire indiren yağmur, çöküp herşeyi siliveren sis yüzünden 30 kilometre yolu bir saatte alıyorsun. Dolayısıyla en mantıklısı bir kaç kişi şöförlü araba tutmak. Gitmek istediğim Papallactas'a gidiş dönüş 80 dolarmış. Paylaşmak isteyen bir kişi vardı sadece ben değer mi, değmez mi, gitsem mi gitmesem mi diye düşünüp mızmızlanırken baktım iyice keyfim kaçtı, kafama bir dolu karanlık düşünce çöreklendi. Saat öğleni geçti, bir oldu , iki oldu, heyecanım yaşlı ve yorgun bir teyze gibi içimin merdivenlerinden ağır ağır inerken sitemle karışık tehdit etti: "E be yavrum, madem gitmeyecektin, ne yordun beni buralara kadar! Bak iki saattir yatakta, elinde kitap bir o yana bir bu yana... ne oluyorsun? Bir derdin mi var? Son kez söylüyorum, kalkacaksan kalk yoksa ben gidiyorum! Hadi! Bak sonra üzülmeyesin!".

Üzülür müyüm diye düşündüm. Kendimi üzmezsem üzülmem değil mi? Ben kendimi üzmezsem beni (gitmemiş olmakla ilgili) üzecek başkası var mı? Yok.  Kendimi üzmeyeyim öyleyse. Tamam üzmeyeyim. İyi de bu kadar üzüntü nereden çıktı? Bu gün en uzun gün, en çok güneş, en hayırlı kandil, ışık, yoga, sevgi, heyecan falan diyordum? !!!

Teyzeye ıslık çaldım, dur bekle gidiyoruz dedim. Hah şöyle deyip gülümsedi, gülümsedikçe gençleşti, güzelleşti heyecanım. Teyze meyze demezsin, bir afet yavru :) Arkadaşımı da aradım, arabayı ayarlayıp yola çıktık. Yolda giderken neden karanlık hislere kapıldığımı düşündüm. Göklerde bu kadar olumlu açı varken, güneş en tepede parlarken, eve dönememe bir gün kalmış, buraya doymuşum, dönüşe hazır hissediyorum... içimdeki rengarek ipler dururken neden koyu, karanlık olanların izini sürmeyi seçtim?

Belki güneş böyle güçlü olunca en karanlıklarıma, en sakladıklarıma, gizlediklerime de vurdu, onları açığa çıkardı da ondan huzursuz oldum dedim. İlla anlamalıyım çünkü, illa aklıma yatan bir açıklaması olmalı herşeyin. Tabi ki hayır, hocam da söylüyor bunu bana: her şeyi anlayamazsın, herşeyi anlayacağım diye kendini yormamalısın. Ben yine de bu düşünceyi beğenip benimsedim, rahatladım. Sonra farkettim ki ben ekvator çizgisinin bir kaç kilometre de olsa altında, güney yarım küredeyim aslında. Burada kış gündönümü. Güneş ekvatora en uzak pozisyonunda. Biri değilse diğeri :)

İyi ki gitmişim. Pintiliğe ve depresyona meylime teslim olmadığıma çok sevindim. Termal havuzlar üç bin küsür metrede yemyeşil bir yamaçta imiş. Yüksekte hava buz gibi, dağların tepesinde sis dansediyor. Dumanı tüten şifalı sulara bedenimle birlikte sıkıntımı da teslim ettim, ısındım, gevşedim, gülümsedim. Melis'ciğim; dediğin gibi yaptım,  eve getirmekte fayda görmediğim ne varsa sulara salıverdim.

 

Otele dönünce İstanbul'dan yeni gelenler, o gece geri dönecek olanlar hep birlikte oturduk, güldük, eğlendik. Bağımız güzelleşti, güçlendi. Odaya döndüğümde yazmaya gayret ettimse de baktım uyku gel ediyor, sıcak suların yorduğu/yoğurduğu bedenimi uzun ve derin bir uykuya bıraktım.

Bu sabah son defa burada uyandım. Mızmız dirence selam çakıp yogama koyuldum. Derlendim, toparlandım eve dönmeye hazırım.

İlk durak New York. Yazımı da yazdığıma göre şimdi uyku vakti. Bu güzel dağlara, gökyüzüne ve sislere, pınarlara,ağaçlara ve sinekkuşlarına...gökkuşaklarına, bir elliyi geçmeyen kırış kırış yüzleri güleç ninelere ve dedelere, karşılaştığım insanların inceliğine, güzelliklerine veda etmiyorum. Burada olmakla ilgili bütün güzel hisleri evime taşıyorum, içimde besliyor hayatıma katıyorum. Böylelikle birleşiyorum burayla. Şükranla ♥️

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder