Bu sabah da aynı rutin; sabah 6'da uyan, yatakta ona buna bakarak oyalan ve kendine cevabını bildiğin o soruyu sor: Bu sabah yoga yapmasam olmaz mı? Olur elbet neden olmasın ama gerçekten yoga yapmak istemiyor muyum? Dün geceden beri bir duygusallıktır aldı başını gidiyor bende. Olayları mantığımla değerlendirebiliyorum ama duygulardan kaydırak yapmışlar, kalamıyorum o mantıklı yerde, hoop bir bakmışım alınmışım, bir bakmışım üzgünüm vs. vs. Önden meditasyon yapınca biraz daha sakin bir zihinle başlıyorum yogaya. Bittiğinde duygular biraz olsun geri çekilmişler
İnsanlar ve halleri: iyi halleri ve kötü halleri. Sanki insanlarin halleri mıknatıslı. Sanki etrafta kötü niyetli insanlar olunca, o mıknatıs yaklaşınca benim enerji alanıma, derinime gömdüğümü sandığım o kötü niyetleri yüzeye davet ediyor. Birinin hakkımda kötü bir laf ettiğini, basbaya dedikodu yaptığını duyduğum zaman mesela, içimde kötü bir şeyler uyanıyor: "Canım sen bir çekil kenara bakayım!" diyor, ve o kişi hakkında dedikodu yapmak icin fırsat kollamaya baslıyor sanki. Tamam, ben dedikodu yapmıyorum ama bu istekle baş etmek yorucu. Üstelik duyduklarına üzülen tarafım da mağdur edebiyatı yapıp öc alması için o yanımı açıkça kışkırtmakta
Bunun tersi (sükürler olsun ) daha cok geliyor başıma. Etrafımda öyle iyi insanlar var ki, onlarin guzelliği içimdeki daha da iyi olmak tohumlarını yüzeye çıkartıyor. Biliyorum, hiç birimiz dünyaya yalnızca iyi tohumlarla gelmedik. Hepimizin içinde bütün tohumlardan var. Hangi tohumu beslersek büyüyecek olan o. Bizler berberce 28 gün boyunca icimizdeki güzel tohumları suluyor, birbirimizin güzel tohumlarını harekete geçiriyoruz bir yandan da.
Bugün böyle, biraz kisa. Bu akşam New York'a gideceğim. Kendimi dünyaya kapatma, odaya çekilip uykuya giden yolları arama vakti. Yarın oradan yazacak vakti ve fırsatı bulabileceğimi umuyorum. 19. günden bu kadar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder