10 Haziran 2017 Cumartesi

doğru çaba

Dün Dino ile buluştuğum yerde bırakmıştım sizi. Bu gün yine bir parktan merhaba! Malumunuz bu gün dolunay. Yine malumunuz biz (benim bildiğim bir de aştangiler) yeni ay ve dolunaylarda fiziksel yoga çalışması (pratik demezsek ne diyeceğiz) yapmıyoruz. Galiba bu gün dolunay olmasaymış da ben yoga yapamayacakmışım zira çok çok yorgunum. Öyle böyle değil.

Dün size içinde olduğum fiziksel ortamla çelişkili ruh hallerimden bahsediyordum hani. Quito sakinken oradaki ben sabırsızdı. Burası (hala NY) tam bir keşmekeşken buradaki ben huzurluyum. Sanırım dışarıda olup bitenden hiç etkilenmeyeceğimi sanmakla hata etmişim. Zihnim hala sakin, huzurlu ama fiziksel kılıfımı (toplamda beş tane olup beni oluşturan katmanlarımın en dış, kaba ve elle tutulur olanı; bedenim) dışarıdaki dünyadan soyutlayabileceğimi gerçekten düşünmüş olabilir miyim? Halbuki ben şu alemdeki herşeyin titreşim olduğuna, katı hiç bir şeyin varolmadığına inanınıyorum. Birşeyleri elle tuttuğumuz hissi sadece bir yanılgı bence. Dışarıda, fiziksel ortamda uğuldayan bu huzursuzluk benim fiziksel ortamım sayılan bedenime yorgunluk, zihnime ise uykusuzluk olarak sızmış tabi. As above so below, as without so within....

Dün canım Dino'nun tatlı sohbetine teslim olup uyku vaktimi kaçırdım. Yorgunuz diyen bacaklarımı dinlemeyip yürüyerek kendimi tükettim. Sabah da yine 05:30 da uyanıp yorgunluğuma rağmen geri uyuyamadım. Türlü numaralar yaptım yeniden uykuya dalabilmek için. Otellerde hiç huyum olmadığı halde küveti doldurdum. Sıcak suyun uykumu getirmesini bekledim. Yok! Kitap okudum, papatya çayı içtim. Yok! Yoga nidra (uyku yogası da denilen derin dinlenme tekniği) yapayım, tam zamanı dedim. Telefonumu değiştirirken, alışık olduğum (canım Panço'nun yoga evimizde kuş sesleriyle kaydettiği) versiyonu yeni telefona aktaramamışım. İnternetten bir saatlik bir  kayıt buldum dinledim. Yok! Yok, yok, yok!

Baktım nerdeyse altı saattir kendimi bırakmaya çabalıyorum. Al sana bir çelişki daha dedim. Bırakmaya çabalama. Oksimoron.  Bu günü böyle yorgun yaşamaya teslim oldum artık, ne yapayım. 

Donna Farhi, Bringing Yoga to Life kitabında hayatımızda çabalamayı bırakmanın hem çaba hem de teslimiyet ile ilgisi olduğunu yazıyor. Bu iki  çelişik güce verdiğimiz tepkiler çok farklı olabilir. Bir insanın çaba ve teslimiyet ile sağlıklı bir ilişki kuramıyorsa ikisini de uygulayamıyordur. Ne içinde bulunduğu duruma teslim olabilir ne de bu durumun içinden çıkmak için bir çaba gösterebilir. Bu insan şikayet ettiği durumlardan kurtulmak için hiçbir şey yapmayıp, başına gelen herşey için bir başkasını suçlayan insan. Hepimiz zaman zaman bu tepkiyi versek de ben şahsen zamanımın çoğunu Farhi'nin half hearted dediği, gönülsüz/gayretsiz/yarım ağızlı çaba halinde ziyan ediyor(du)m. Eğer yaptığımız işe kendimizi tam olarak vermezsek çabamızdan geriye bir tortu kalır diyor Farhi. Elinden gelenin en iyisini ortaya koymadığında, ortaya koymadığın o parçan, o çaba bir tortu gibi birikip zamanla kendinden memnuniyetsizliğe, hayalkırıklığına ya da pişmanlığa  dönüşür. Bir parçası sürekli ortaya koymadığı o çabaya takılı kaldığından bu tortulara sahip biri asla dinlenme izni vermez kendine. Zihni geçmişte yapmadığı işlerle bu kadar meşgul biri nasıl dinlensin. Zihin sürekli "öyle mi yapsaydım, böyle mi yapsaydım" diye konuyu tekrar gündeme getirip durması çelişki içinde olduğumuza işaret. Bu çelişki ne kadar küçük bir parçamız olursa olsun, onu peşimizden sürüklemeye devam edersek eninde sonunda bin tonluk bir ağırlık gibi gelecek bize. 

Bir de mükemmelliyetçilerin kendilerine rahat vermediğini, bir türlü teslim olamadıklarını anlatıyor ama bugün benim konum mükemmellliyetçilikten ziyade çelişiklik. 

Çaba ve teslimiyet, yoga kavramlarıyla abyhyasa ve vairagya. Onları çelişkili kavramlar gibi algılamama sebep olan hep birini diğeriyle tartma alışkanlığım galiba. Bir şey olmuyorsa ya yeterince çabalamadım ya da tam olarak teslim olamadım diye düşünmeye teşneyim. Halbuki yürüdüğüm yol çabalarken gayretimi esirgemeyip, o çabanın meyvesine bağımlı olmamayı öğretiyor.  Belki doğru çabayı göstermedim bu sabah. Belki kafam yarım bıraktığım şeylerle meşgul olduğundan uykuya teslim olamıyorum. Ben zihnimde sakinim desem de belki daha aşağıda, farkında olmadığım bir katmanda gönülsüz yaptığım birşeyleri tamamlamakla meşgul bir parçam var. Belki gerçekten şehrin aşırılığı rahat vermiyor bedenime/zihnime. Artık her ne ise ona teslimiyet. 

Dışarı çıktım. Yemek yedim. Ay doğuncaya kadar oyalanıp erkenden yatmayı planlıyorum. 11. Gün bugün. Üstelik İstanbul'da gece yarısı olmadan yetiştim size galiba. #28günyoga dostlarım, umarım ay sizin de üzerinizde ışımış, bu bir günlük ara yarın doğru çaba ile samapada'da buluşma arzunuzu ateşlemiştir. Siz söylemeden söylemeyecektim ama dayanamadım :) sizi ve çabamızı seviyorum ♥️





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder