24 Temmuz 2017 Pazartesi

neye niyet? hangi istikamet?

Dört günlük bir kursa gittik, kafamız da kalbimiz de açıldı da ben son zamanların en büyük dersini yine hocamdan aldım dün. Kısacık bir cevabının içinden süzülen aydınlık, gölgelerimden birinin daha irice bir parçasını  yuttu, yok etti. Gölge de olsa insan yıllarca kendi bildiği bir parçasına tutunuyor. Değişmek istiyorum diye kendimi paralasam da bir yandan yengeç gibi asılmış bırakmıyorum.

Guru bu mu oluyor sangha? O da benim gibi karanlık bir yerden çıkmışsa da yola, artık daha aydınlık bir yere varmış. Oradan konuşuyor benimle, onu yansıtıyor. Onun o aydınlığıyla olmak ondan mı bu kadar güzel? Bazen gölgelerimiz, bazen yolumuz biraz daha görünür oluyor onun varlığında. Ay nasıl konumuna göre başka başka şekillerde alıp yansıtıyorsa güneşin ışığını, belki bizler de her neresindeysek yolumuzun ona göre bir yerimize düşüyor o ışık. O yüzden her kurstan, dersten, birliktelikten her birimiz başka başka şeyler öğrenip ayrılıyoruz.  Bazen de işte uzaktan bir mum yakıyor.

Bana iş yerinde hep “ay ne güzel sizin hiç egonuz” yok diyorlar sanghacığım. Bu bir iltifat olmadığı gibi mümkün de değil. Evet ben belki onların alışık olduğundan farklı biri olduğumdan böyle söylüyorlar ama bunun egomun olmamasıyla ilgisi yok. Olmaz olur mu hiç egom?  Üşenmesem de bana bunu söyleyen herkese Hocam’ın şu yazısını okutabilsem keşke. Benim egom sansar sinsiliğinde. Hepimizin istediği sevgi ve kabullenme ise benim egom farkına varmış ki bağırıp çağırmakla olmuyor bu iş. Onun yerine “şirine” yi oynuyor. Baştan veriyor da veriyor; sevgi, anlayış, hediyeler, alan, özgürlük. Kaz gelecek yerden tavuğu esirger mi hiç! Çakal! Sonra ama, işler beklediği gibi gitmez de bu yatırımlarının karşılığını alamazsa önce kendi burnundan getiriyor sonra da gücü yeterse karşısındakinin icabına bakıyor.

Bu çakal ego bir de derme çatma çadır kurmuş; ne zaman biri onu hedef alacak olsa elimden tutup beni de sürükleyerek soluğu orada alıyor. Bir  mağaram vardı ya benim, meğer bir de çadırım varmış ha sangha? Güya içine girince korunuyorum. Halbuki ego sadece beni değil kendi konumunu korumaya çalışıyor o çadıra girip de. Değişmek istemiyor, saklanıyor, alındım diye kandırıyor, mızıklanıyor. Onun çakallığı her birimizin içindeki bilgelik karşında sökmüyor elbette. Orada kalmaya devam edersem öğreneceğim her ne ise onunla arama bu çadır engelini koymuş olduğumu biliyorum. Bilgi egonun o yalandan alınganlığının çadırını (alınganlık egonun en sevdiği kandırmacası galiba) aşıp da dokunamayacak bana ve  ben  direndikçe hep öğrenmem gerekenle arama girecek bu çadır.

Yıllarla o yalancı korunma/saklanma yerinde kalma sürem daha da azaldı fakat henüz hala ve illa bir girip çıkıyorum bir oraya. Ama içeriden her çıkışımda yeni bir şeyi anlamış oluyorum. Çadırı biraz dağıtmaya, bozmaya da girişiyorum her seferinde.

Velhasıl dün yine kısa bir an oraya geri girdim. Çıkışta ne öğrendin derseniz sangacığım; niyetimin ne olduğu sorusunu pusulam yaparsam istikametimle ilgili kafa karışıklığımdan kurtulabileceğimi öğrendim.

Egom çakal demiştim az evvel. Hep bir ilgi, bir iltifat istiyor. Almak için vermek en kötü huylarından biri. Eğer her edimimde niyetim ne diye sormaya korkmazsam bu yüzleşmeler dramatik haller olmaktan çıkıp bana yol göstermeye başlayacaklar, biliyorum.

Ben bu yeni ay için bir kart çekmiştim. Hani şu çeşit çeşit kart desteleri var ya; meleklerden mesajlar, tanrıçaların gizemi  falan… İşte o tür bir destem var ve çok nadir de olsa arada bir kart çekesim geliyor. Kartların verdiği mesajlar da olumlu olduğundan arada açıp okumak için bile güzeller aslında, eğlenceliler de. Bazılarınıza çok boş ya da new age gelebilir; ona da diyecek lafım yok. Neyse; bu yeni ayda neye niyet edeceğime ilişkin bir yol gösterir diye çektiğim kart ”İntention” dedi. Ben de ona; e be canım ben neye niyet edeyim diye sana soruyorum, sen kalkmış bana neye niyet edeceğine dikkat et dikkat et diyorsun, anlaşıldı senden fayda yok dedim.  Kartın mesajı: Gayelerin (niyetlerin) deneyimlerini belirler. Gerçekleşmesini istediğin şeyler neler? Düşüncelerinin ve duygularının gerçek niyetlerini yansıttığından emin ol!  Tamam, olurum!

Hehheh, meğer hafife almışım kartı. Mesaj dün bir daha geldi: Hocam çok güzel sordu. Ne niyetle hareket ediyorsun? Ne niyetle yoga yapıyorum, ne niyetle yazıyorum, dilediğim şeyleri neyi almayı bekleyerek diliyorum? Hangi gölgemi beslemeye, hangisini yok etmeye hizmet ediyor eylemlerim. Birine bir şey verirken ne amaçla veriyorum? Bir şey beklediğim için mi? Verilen benden hiç bir şey eksiltmeyen bir şey olsa dahi (mesela bir yakına bir nasihat), eğer bu verişin karşısında bir alış (iltifat, mertebe, sempati, sevgi) beklentim varsa hala vermeli miyim?

Kafamda bu soruları demlenmeye bıraktım sanghacığım. Bir yandan aklımda başka bir ışık kaynağından öğrendiğim şu bilgi var; işim kendime bir şey eklemekten ziyade beni ben olmaktan alıkoyan engelleri ortadan kaldırmak. Az evvel bahsettiğim beklentiler beni ben olmaktan alıkoyan engeller değiller mi? Öyleler galiba.

Dün niyetlerimi yazmıştım. Sonra bu içgörüler ışığında tekrar kontrol ettim onları, ego ne kadar sızmış içlerine diye baktım. Neyi ne amaçla arzu ettiğimi tarttım tekrar. Hepsi sindi içime.

Kendi niyetlerimi kendime saklasam da hepimiz için ortak dileğim; bu ayın içinde attığımız her adım bizi yogamızın , nefesimizın, kalbimizin, bilgeliğimizin derinine doğru taşısın. Dilerim bu yola baş koyan herkes bir gün dışarıdaki  ve içirdeki hoca, usta, guru, adı ne olursa olsun o ışık kaynaklarıyla buluşabilsin. Yeni ayımız da sanghamız gibi içimiz açsın. Ay bir de Yaz Sıcağı çok satan bir kitap adı olarak kalsın, ağustos biraz cool olsun yahu, olmaz mı :) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder